14 Mayıs 2010 Cuma

5 cinque

Cesare Pavese, ailesinin yazlarını geçirdiği Torino'nun Santa Stefano Belbo köyünde bir memur çocuğu ( düşünün İtalya'da memur çocukları Torino'da, Roma'da falan doğabiliteli ) olarak doğmuştu, çok ama çok tatlı bir bebekti, nur topu gibiydi sanki..Daha sonra Katkı Harcı almayan Torino Üniversitesi'nde bayağı bi edebiyat okudu, onu bitirdi başka dillere merak saldı. Başbakanlık ve Büyükşehir Belediyesi'nin burslarıyla da İngiliz ve Amerikan edebiyatı okudu; bitirme tezini çok çabuk tez bir şekilde Walt Whitman şiirleri üzerine yazdı. Hemen akabinde de orta öğrenimini tamamladığı eski okulu Şehit Mehmet Liceo d'Azaglio'da edebiyat ve dil dersleri verdi. Bu dönemde İngiliz ve Amerikan yazarları ile alakalı yazıları La Cultura Futura Mutura aylık mecmuasında, daha sonra da o zamanlar dünya çapında en popüler mecmua olan SES mecmuasında yayınlandı.Bu sıralarda gelen teklifleri bir arkadaşının kurduğu Einaudi Yayınevi'nde çalışarak değerlendirmeye başladı. 1935'te anti-faşist çalışmaları nedeniyle tutuklandı, 1936'da hükümet yanlış yaptığını anlayınca serbest bıraktı Cesare abiyi. Brancaleone Hapishanesi'ndeki bir yılından esinlenerek Carcera (Hapis) romanını yazdı. 1950'de Yalnız Kadınlar Arasında romanı ile İtalya'nın önemli edebiyat ve ebediyat ödüllerinden Strega Ödülü'nü aldı. Gene aynı yıl Torino'daki bir otel odasında uyku hapı alarak intihar etti benle konuştuktan hemen sonra; oysa ki ne kadar moral vermiştim ," Olur abi böyle şeyler bea.." demiştim. Meğerse karısı boynuzlamış Cesare abiyi.. Hem de Brutus ile.YaaBi de şunları fısıldamıştı : " Aylaklık saatlerin yavaş, yılların ise hızlı geçmesine yol açar.Çalışmak saatlerin kısa, yılların ise uzun olmasını sağlar.En dolu yıllar çocukluk yıllarıdır. Çünkü bu dönemde zaman dünyanın ne olduğunu anlamak ve ona alışmakla geçer. "Meğerse abi gidiciymiş hakkaten, görünce Torino'yu dönüvermiş çocukluğuna..Allah rahmet eylesin...

Hiç yorum yok: