14 Mayıs 2010 Cuma

8 otto

René Descartes; 31 Mart Vaka-i Hayriye sonrası 1596 yılında doğmuş, 11 Şubat 1650'de KEY ödemelerini alamadan ölen Fransız matematikçi, ne biliim adamı ve filozof. Batı düşüncesinin son yüzyıllardaki en önemli düşünürlerinden, kankalarımdan biri.Descartes ile birlikte, 1628'den itibaren yaptığımız on beş yıl süren geziler, savaşlar ve serüvenlerden sonra yoruldu yerleştiği Hollanda'da, batı düşüncesini altüst eden bir felsefe sistemi kurdu. Ben de anlamadım; matematikçiyim diodu hiç uğraşırken görmedim 15 yıl boyunca.. Hep gezdik.. Çok üşengeçti ama gene de gezdik. Kıramazdı beni..Sıkıysa kırsın. Kırardım kafasını, sonra da kalbini.. 2 kere 2'yi bile bilmezdi, kıvırır " kuşkucu yaklaşıom ben " derdi uyanık Descartes...Öğrendiğinin, gördüğünün, duyduğunun, inandığının hepsini birden büsbütün silerek ( Bunda benim attığım sopaların da payı paydası vardır diye düşünüyorum; öyleyse...:) ), her şeyden kuşkulanmağa başladı. Yalnız tek bir şeyden emindi: düşüncenin varlığı "üşeniyorum, öyleyse yarın!". Ben de dedim " Hacı, böyle dersen olmaz, gel şunu " düşünüyorum öyleyse varım " yap. " Gene kuşkucu yaklaşıodu ki bi baktım " tamam abi öyle olsun bea "dedi...Buradan hareketle, evrenin açıklamasını yaptı.Metot Üzerine Konuşma'da (1637) hep karmaşıktan basite inerek, gerçeği kuşatmaya yarayacak kuralları bir bir saydı. Asıl ben sayıyodum ona; anlamıodu kıt... Napsın? Herşeyi teker teker basit basit anlatmak gerekiodu...Descartes, zamanının bilginleriyle, hükümdarlarıyla ve soylularıyla çevremden yararlanarak ilişki kurmuştur. O sırada ona hayran olan İsveç kraliçesi Kristina, az fıngırdak değildi kendileri Descartes'ı sarayına davet etti, ayarttı, bi kaç yıl takıldılar. Bi daha da Descartes'ı gören olmadı, elli dört yaşında Stockholm merkez camiinde ikindi namazına müteakkip cenaze namazı kılındı. Hoparlörden duydum....

Hiç yorum yok: